Hamza Çayir & Müslüminal Paylaşımlar
  HZ.UZEYR'IN HAYATI
 
Hz. Üzeyr, İsrail oğullarına yani Yahudilere göre oldukça meşhur bir peygamber olan Üzeyr (a.s)’ın adı Kur’an-ı Kerim’de anılmaktadır. Fakat İslam dinine göre onun gerçekten peygamber olup olmadığı konusunda ihtilaf yani çelişki vardır.

Üzeyr isminin adı hakkında ise alimlerin değişik farklı yorumları vardır. Bazı alimlere göre onun adı Arapça bir isim olarak savunurken bazı alimler Üzeyr kelimesi Arapça olmadığını İbranice olduğunu savunur. (1)

İbranice’de Üzeyr kelimesinin asıl karşılığı “Azra” idir. Tevrat’ın bu dildeki nüshasında yani sayfasında böyle geçmektedir. (2)

Hazreti Üzeyr (a.s), Harun Peygamber’in neslinden geldiği bildirilmektedir. (3)

Üzeyr (a.s)‘ın ismi, Kur’an-ı Kerim’de bir kaç ayette geçtiği bilinmektedir: “Yahudiler (Hazreti Üzeyir a.s)’e ‘Üzeyr, Allah’ın oğludur; dediler. Hıristiyanlar da: Mesih (Hz.İsa) Allah’ın oğludur’, dediler. Bu, onların ağızlarıyla doladıkları sözlerdir. (Sözlerini), önceden inkar etmiş (olan gerçek müşrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da (hakkı haktan batıla) çevriliyorlar!.. Hahamlarını (Musevilerin din adamlarını) ve (Hristiyanların) rahiplerini Allah’tan ayrı (kendilerine bir) rehber edindiler, (Ayrıca) Meryem oğlu Mesih’i de, oysa kendilerine yalnızca tek Tanrı olan Yüce Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. Ondan başka bir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir (temizdir)” (4)

Burada söz konusu olan Hazreti Üzeyr (a.s) hakkında çeşit çeşit rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan en meşhuru İbn Abbas’ın rivayetidir. Buna göre, Yüceler yücesi Allah, İsrail oğullarının elinde bulunan Tevrat’ı onların ellerinden aldı. Tevratın içinde bulunan sandığı kaybettiler. Aynı zaman içinde Tevrat onların zihinlerinden de silindi. İsrail oğulları buna baya çok üzüldüler. Hele hele bilhassa Üzeyr (a.s) Allah’a çokça ibadetler etti; O’na çok yalvarıp yakardı. Allah’tan inen nur, onun kalbine girip yerleşti. Unutmuş olduğu Tevrat’ı da ondan sonra hatırladı. Sonra da Tevrat’ı baştan İsrail oğullarına öğretti. Daha sonra Tevrat’ın içinde olduğu sandık bulundu. Bunun üzerine Üzeyr (a.s)’ın onlara öğrettiğinin aslına uygun olduğunu görünce Hz. Üzeyr (a.s)’ı çok sevdiler. Fakat bu hususta maalesef aşırı gittiler. “O, olsa olsa Allah’ın oğludur” dediler (5) Bu ayetler, onların bu meselede aşırı gitmelerini ve Hristiyanların da, Hazreti İsa (a.s) Allah’ın oğludur diye söylemelerini reddetme mahiyetinde (öneminde) nazil olmuştur (inmiştir). Onların bu sözlerinin batıl olduğu defalarca anlatılmış ve Yüce Allah’ın, onların bu iddialarından münezzeh (temiz olduğu) beyanında ifade edilmiştir (6)

Yahudilerin bu hususta aşırı gitmelerinden dolayı, Kur’an’ın bazı yerlerinde de tenkit (eleştiri) edilmiştir. “Vay haline o kimselerin (durumuna) ki, Kitabı (kendi) elleriyle yazıp, cüz-i (çok az) bir paraya satabilmek için, “Bu (kitap) Allah katındandır.” derler. (O kimselerin) ellerinin yazdıklarından ötürü vay haline onların! Kazandıklarından ötürü vay haline onların!” (7) mealindeki ayette, Aslında Yahudiler kastedilmektedir. Çünkü onların Tevratı tahrif ettikleri (bozdukları), ondan sonra da kendileri tarafından yazılmış bir kitabı Allah’ın kitabı diye tanıtmaları bu durumda söz konusudur. Onlar böyle bu şekilde kitap yazmışlar, Allah’ın sözü kelamı olarak ileri sürmüşler ve bununla menfaat ile nüfuz sağlamaya çalışmışlardır. Bu âyette, onların bu yaptıkları ile tenkit edilmektedir (8)

Aşağıdaki ayette de, Yahudilerin bu durumu tenkit edildiği bildirilmiştir:

“Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sansınlar diye kitabı okurken, dillerini (dolarlar) eğip bükerler. Halbuki okudukları, kitaptan değildir. Söyledikleri (kitap) Allah katından olmadığı(nı bildikleri) halde, “Bu, (şüphesiz) Allah katındandır. ” derler. Onlar (gerçekten) bile bile Allah’a iftira ediyorlar” (9)

İbn Abbas (r.a)’dan nakledildiğine (aktarıldığına) göre, bu ayette de yine Yahudiler kastedilmektedir. Buna göre, onlar Allah’ın kelamını (sözlerini) kaybetmişler. Kendi kafalarından uydurduklarını Allah’ın kelamı (sözleri) olarak tanıtmaya çalışmışlar. Onların bu yaptıkları gerçekten yalan ve uydurmadır (10)

Üzeyr (a.s) ile ilgili bulunduğu söylenen bir başka ayet de şöyledir;

“Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin çatıları duvarları üzerine çökmüş (yıkık dökük harabe olmuş) ıssız bir kasabaya uğradı. “Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!” dedi. Hemen Allah onu (bir anda) öldürdü, yüz sene sonra tekrar diriltti. “Ne kadar kaldın burada?” dedi. “Bir gün veyahut bir kaç saat (civarı)” dedi. Allah ona: “Bilakis (sen) yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz (halen) bozulmamıştır. Bir de eşeğine bak. Seni insanlar için bir ayet (ibret vesilesi) kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk sonra yine tekrar dirilttik). Şimdi sen (kendi) kemiklere bak, onları nasıl birbiri üstüne koyuyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz. ” dedi. Durum kendisince (bir nevi) anlaşılınca, “Şüphesiz Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmeliyim” dedi (11)

Bu ayette de söz konusu olan zatın kim olduğu meselesinde çeşitli rivayetler (aktarımlar) vardır. Fakat alimlerin ekseriyetine (çoğunluğuna) göre bu şahıs, Hazreti Üzeyr (a.s)’dır. (12)

Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Üzeyr (a.s)’ın peygamber olup yahut olmadığı konusunda şöyle buyurmuştur: “Bilemiyorum, Hz. Üzeyr peygamber midir, (peygamber) değil midir?” (13) Bundan ötürü İslam dini inancında Üzeyr (a.s)’ın peygamberliği ihtilaflı yani çelişkili kabul edilmiştir.

Hazreti Üzeyir peygamber olsun veyahut olmasın, Hz. Üzeyr Allah’a tam manasıyla inanıp, kamil olgun bir iman sahibi bir zattır. Hayatındaki yaşamı boyunca, Sadece Allah’ın rızasını kazanmak için şerden kaçıp daima hayır yolunda ilerlemiştir. Yanındakileri ve çevresindeki tüm insanları da bu şekilde inanmaya ve Allah’ın emir ile yasaklarına riayet itibar etmeye davet etmiştir.

Kaynaklar;

(1) (el-Ukberî, İmlau ma menne bihi’r Rahman, Mısır, 1961, II, 7).

(2) (Biblio Hobraica, nşr. Rud. Kittel, Stuttgart,1952; Esra, ve VII,1; ve Nehemio, VIII,13).

(3) (es-Sa’lebî, el-Arais, Mısır, 1951, 344).

(4) (et-Tevbe, 9/30, 31).

(5) (İbn Cerir et-Taberî, Camiu’l-Beyân, Mısır,1951, X,111).

(6) (el-Beydâvî, Envaru’t-Tenzîl ve Esraru’t Te’vîl, Mısır, 1955, I, 196).

(7) (el-Bakara, 2/79)

(8)(Muhammed Ali es-Sâbûnî, Safvetu’t-Tefâsir, İstanbul, 1987, I, 71 vd).

(9) (Âli İmran, 3/78).

(10) (ez-Zemahşerî ve el-Keşşâf ve Kahire, 1977, I, 182 vd.).

(11) (el-Bakara, 2/259).

(12) (el-Beydâvî, Envaru’t-Tenzîl, I, 57).

(13) (Ali Nasıf et-Tâc, III, 302).


 
 
  Bugün 4 ziyaretçi (122 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol